içinde ,

Bir Kapitalizm Trajedisi: “Dark Waters”

Geçtiğimiz günlerde Todd Haynes‘in yeni filmi Dark Waters‘in gösterimine gittim. Gitmeden önce tek bildiğim, filmin New York Times’ın bir makalesini temel aldığı, ve bir kimyasal şirketinin skandalı ile ilgili olduğuydu. “Spotlight” tadında bir film bekliyordum açıkçası; ama bulduğum film bambaşka bir noktadaydı. Tek kelimeyle çarpıcı… Bu filmi izlerken gerçekler yüzünüze acımasızca vuruyor. Konuya kısaca bir göz atalım, buyurun… 

Nedir bu “Dark Waters”? 

Hikayemiz Robert Billot’un çalıştığı şirkette terfi almasıyla başlıyor. Bu şirket, kimyasal şirketlerini savunan bir hukuk şirketi. Bu avukatların işleri, gerçeğe kılıf uydurmak. Tam bu sırada, baş kahramanımız Billot’a bir ziyaretçi geliyor. Büyüdüğü kasabadan bir çiftçi, bizzat Billot’un babaannesi tarafından gönderilmiş. Çiftçinin dobralığı ve netliği, bu formaliteden oluşan kurumsal ortamda tabii ki sırıtıyor ve Billot çiftçiyi geri gönderiyor. Lakin içini konunun gerçekten doğru olup olmadığıyla ilgili bir merak kemirmeye başlıyor. Billot, bir sonraki gün bu çiftçiyi görmeye gidiyor ve bulduğu manzara karşısında şok oluyor. Çiftçinin 200 ineğinin 190’ı ölü. Bu ölü bedenler kesilince de öbekler halinde yayılmış kanser hücrelerini görüyor. Bu işte bir bit yeniği olduğunu düşünen Billot, araştırmaya başlıyor ve film ilerledikçe 20 senelik bir hainliğin haritasını çıkarmaya başlıyor.

Asrın Hainliği: Teflon

Hainlik ise hepimizin evlerinde hala bulunan bir icat: Teflon. Teflonun geçmişi, İkinci Dünya Savaşı’ndaki tanklara dayalı. Yapışmayan ve dayanıklı yapısı, tankerlerde çok büyük verim sağlıyordu. Lakin, savaş bittikten sonra bu muhteşem buluşun kullanımı eskisi kadar sık olmamaya başladı, ve 1970’lerde teflonun tavalarda kullanılmasının mantıklı olabileceğini düşündüler. Asrın icadı bambaşka bir buluş haline geldi. Ancak bu buluşun sakıncaları, daha üretim hattındayken belliydi. Çalışanlar, yüksek dozda kimyasal radyasyona maruz kalıyordu. Çeşitli dolambaçlı yollar yardımıyla, bunun başındaki dev: Du Pont, bu durumun üzerini örtmeyi başardı, ve kimsenin ruhu duymadı. Ta ki 1999’da, Billot bu davanın peşinden gidene kadar…

Ve daha fazlası… 

Yönetmen Todd Haynes, içinde yaşanılan karanlığı, baş kahramanın çaresizliğini, yitmeyen umudunu, ve bu olayın etkilediği her katmandaki insanın hislerini ince ince önünüze seriyor.  Görüntü yönetmeni Ed Lachman da bu karanlık hikayeyi ışık ve renk kullanımıyla bambaşka bir boyuta taşıyor. Mark Ruffalo ve Anne Hathaway’in oyunculukları da filmin star ışığını parlatıyor.

Tabii ki bazı diyaloglar ve bazı durumlar, filmin sinematik unsurlarını arttırmak adına abartılmış gibi görünüyor; ancak film, günümüzde fazlasıyla geçerli bir soruna değiniyor. Daha fazlasını bilmek istiyorsanız buyurun, “Dark Waters”ı izleyin…

Ne düşünüyorsun?

Yazar Akasha Coral

Akasha Coral, 1996 yilinda Istanbul'da dogdu. Koc Universitesi'nde Uluslararasi Iliskiler bolumunu bitirip UCLA'de Film ve Televizyon Yapimciligi uzerine yuksek lisans yapti. Su anda Los Angeles'ta bagimsiz kisa film yapimciligi yapiyor ve bir yandan da bir yapim sirketinde senaryo gelistirme bolumunde calisiyor.

Bir yanıt yazın

Tek Başına Eve Çıkacakların Dikkat Etmesi Gerekenler

Kraliçeye Beğeni