
- Kendinizden bahseder misiniz? Kariyerinizin ilk yıllarından bu yana nasıl bir gelişme süreci yaşadınız?
- Bilkent Üniversitesi bilgisayar mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisans eğitimimi tamamladıktan sonra, İsviçre’nin Lozan şehrinde yer alan EPFL’de doktoraya başladım. Doktora döneminde iki kısa filmin yönetmenliğini ve yapımcılığını yaptım. Bu sinema endüstrisini daha yakından tanımamı sağladı. Doktora sonrasında da sinema endüstrisine belirli yapay zeka uygulamalarını getirmek için Largo’yu kurduk.
- Yapay zekanın yaşamımızı nasıl etkileyeceğini öngörüyorsunuz?
- Yapay zeka şu anda hayatımızın güçlü bir parçası olmuş durumda. Gündelik hayatı kolaylaştıran birçok yenilik yapay zeka ile sağlanmakta. Tabi bu bazı mesleklere olan ihtiyacı yavaş yavaş azaltırken, daha veri odaklı yeni iş imkanlarının oluşmasına sebep oluyor. Mesela makina öğrenmesiyle geliştirilmiş bazı sistemlerin, bir doktordan daha iyi teşhis yaptığı noktasında birçok bilimsel çalışma var. Tabi bu doktorlara ihtiyacımız kalmayacak anlamına gelmiyor ama yapay zekayı kullanmayan doktorlar gelecekte işsiz kalabilir. Yine birçok meslek için aynı durum söz konusu olabilir.
- Sinema endüstrisinde gelişen teknoloji bilhassa yapay zekanın neler getireceğini düşünüyorsunuz?
- Sinema endüstrisinde çok büyük paralar yok yere harcanabiliyor. Mesela Hollywood’da 100 milyon dolar bütçeli bir film, hemen gösterim tarihinden önce iptal edilebiliyor. Neden? Gösterime girmeden önce test gösterimi yapılıyor birkaç yüz kişi ile. Bu gösterim sürecinde seyirciden yeterince ilgi olmayınca, en azından yapılacak reklam ve pazarlama masrafından kurtarmak için 100 milyon doları yakıp filmi iptal ediyorlar. Halbuki filmin başarılı olup olmayacağı çok daha önceden, 100 milyon dolar harcanmadan, yapay zekayı kullanarak anlaşılabilirdi. Yapay zeka kullanımı, ki Netflix ve Amazon da kullanıyor, hem daha kaliteli içerikler sunulmasını sağlayacak hem de başarılı insan sayısını artırıp endüstriyi genişletecek ve daha çok insana sinema endüstrisinde imkan sağlayacaktır.
- Largo hakkında neler söylemek istersiniz? İleri dönük planlarınızdan kısaca bahseder misiniz?
- Largo’nun misyonu teknolojiyi kullanarak yeni jenerasyon hikaye anlatımı için araçlar geliştirmek. Burada bahsettiğimiz şey, insan yaratıcılığının yerini alacak birtakım makinalar değil. Yine insanı merkezine alan, onun oluşturduğu hikayelerin belirli yapay zeka araçları kullanarak daha etkili hale getirmek amaç. Bu noktada hem senaryoları analiz ediyoruz hem de filmlerin çekimden sonra ilk montajını analiz edebiliyoruz. Yapay zeka bu analizler ile yapımcı ve yönetmene filmin potansiyeli noktasında ve nasıl daha iyi hale getirilebileceği hakkında yönergeler sağlıyor.
- Girişimci olmak aile hayatınızı nasıl etkiledi?
- Girişimci denilince akıllara, gecesini gündüzünü sadece işe vermiş ve bu yüzden de sağlıklı bir aile yaşamı yürütemeyen bir birey gelebilir. Benim için durum böyle mi; hayır. Girişimci olmanın getirdiği belirli düzensizlikler olabiliyor zaman zaman ama yine de düzenli bir yaşam konusunda özen gösteriyorum. Bunda İsviçre’de yaşamanın bir etkisi de olabilir. Çalışma saatlarinin çok önemli olduğu bir ülke. Bu yüzden start-uplarda bile akşam 6 sonrasında, ya da haftasonlarında çalışan birilerini görmek oldukça zor. Ancak daha kısa çalışma saatlerine rağmen, verim oldukça yüksek. Bu da düzenli yaşamın getirdiği birşey.
- Girişimci olmak isteyen üniversite mezunlarına ne tür tavsiyelerde bulunursunuz?
- Girişimci olmak belirli riskleri almayı, bazı şeylerden vazgeçmeyi gerektirebilir. Yeni mezunlara, risk almaktan korkmamalarını tavsiye ederim. Özellikle hemen üniversite sonrası, riskin en kolay alınacağı bir dönem.