içinde , ,

Feminizme hala gerek var mı?

Yeni Fikirler
Yeni Fikirler
Feminizme hala gerek var mı?
Loading
/

Ayrımın Başlangıcı
Pamuk prenses, Külkedisi, Rapunzel, Hansel ve Gretel… Hepsi bize çocukken anlatılan ve bizim de bilinçsizce dinlediğimiz hikayeler. Aslında hepsi farklı telden aynı hikayeyi anlatır. Pamuk prenseste üvey anne kızı ondan daha güzel olduğu için onu öldürmeye çalışır. Pamuk prenses baygın, cansız ve hareketsiz yatarken ona aşık olan prensin öpücüğüdür ancak onu kurtarabilen. Külkedisinde üvey anne kızına hizmetçi gibi davranır. İyi kalpli baba ise eşinin kızına kötü davrandığının farkında olmasına rağmen engel olmaz. Rapunzel’de anne kızını sadece bir marulu aşerdiği için cadıya vermeye razı olur. Düşünceli baba ise kızını öylece cadıya verir, eşi istedi ne de olsa… Rapunzel kuleye pasif bir şekilde hapsolmuşken prens ona aşık olur ve onu kurtarır. Hansel ve Gretel’de anne çocukların ormana bırakılmasını ister. Yufka yürekli baba ise eşi istedi diye çocuklarını ormana bırakır. Çocuklar yolunu bulup geri döndüğünde iste babayı affetmezler. Çünkü baba affedilmesi gereken bir şey yapmamıştır Kadın kötü, kadın acımasız, kadın vicdansız…. Erkek iyi kalpli, erkek düşünceli, erkek yardımsever… Kadın ancak pasifken, sesini çıkarmazken erkek onu sever ve sadece bu haliyle aşık olur. Bir erkeğin gelip onu kurtarmasını bekleyen edilgen kadın rolunun idealize edilişidir bu. Kadın ile erkeğin rollerinin kafamızda oluşmaya başladığı yıllarda hep bunları dinledik: ataerkil sistem tarafından yazılan, erkeği yücelten hikayeleri.

Kadın Obje mi Nesne mi?
Eğer bir kadın makyaj yapması gerekliliği hissediyorsa bu bile onun bilinçaltında kapitalist bir sistemin kurduğu düşüncedir. Vücudunun şekline bile toplum karar verir. Saçları uzun ve düz olsun, kulaklar küpeli, burun kaydırak, kirpikler kıvrık ve uzun, dudaklar dolgulu, kaşlar ince, cilt pürüzsüz, tırnaklar uzun ve yapılı, bel ince, bacaklar uzun ve zayıf… Ve bu ataerkil sistemdeki kadınının erkeğin arzusuna hitap eden bir figür olarak objeleştirilmesidir. Her ne kadar kadın bunu kendi isteğimden dolayı yapıyorum dediğinde özneleştirme olarak görsek de doğasında olmayan bir şey yaptırılarak nesneleştirilmektedir.

Medyada Kadın
İnsanların eşit olduğunu gösteren temel şey ise ona gösterilen değerdir. Bu değer hayatın tamamına müzikle, dizilerle ve medyayla yansır. Günümüz şarkılarına baktığımızda kadını aşağılar, ağza alınmayacak şeyleri alelade bir şekilde söyler ve onu basitleştirir. Dizilerde ona çizilen imaj fedakâr anne, mağdur kadın, kötü kadın veya masum sevgili olarak tek kalıplaştırılır. Pasif veya mağdur olduğunda ancak sevmeye değer görür. Kötü kadınlar da sesi çıkanlardan seçilir. Tıpkı bize çocukluğumuzda anlatılan hikayeler gibi…

Yasalar ve dışarıdan bakıldığında kadınların sahip olduğu toplumsal haklar eşit gibi görünse de feminizm sadece bu değildir. İnsanların toplumdaki yerinin ve sunulan fırsatların eşitliğini amaçlar. Kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olmasını kadın ve erkeğe bindirilen yükün birbirine verilerek hafifletilmesini reddeder. Bu düzleme cinsiyet hiyerarşi baskısı sona erer. Kadının kadının yurdu değil de ataerkil düzlem içinde kurdu oluşu bile feminizmi ilgilendirir. Hala çocuk yaşta evlendirilen kız çocukları var mı? Hala ev işleri ayrılırken erkeklere taviz gösteriliyor mu? Hala eğitim gibi temel bir imkan sağlanmayan kız çocukları var mı? Ya sokaktaki rahatsız edici bakışlara maruz kalan kadınlar ya gece saatlerinde güvenli bir şekilde dışarı çıkamayan kadınlar, toplu taşımada rahat hissetmeyenler, şiddet görenler, yardım çığlığı duyulmayanlar, tacize uğrayanlar? Hepsi ve daha fazlası için evet, feminizme ihtiyacımız var.

Ne düşünüyorsun?

EDR (Endpoint Detection and Response): Siber Tehditlere Karşı Proaktif Savunma

Kriptolojiden Blockchain’e: Güvenliğin Geleceği ve Kuantum Riskleri