Brugge… Belçika’nın başkenti Brüksel’i gölgede bırakan belki de tek şehir olan Brugge, aynı zamanda Orta Çağ mimarisi, meşhur Belçika çikolatası, el yapımı dantelleri ve birası ile de meşhurdur. Hatta öyle ki, bazı turistler Brüksel’de tatil yapmak yerine direkt olarak Brugge’de konaklamayı seçiyor. Ancak tatilimiz tüm Belçika’yı gezmek üzerine olduğu için biz 1 günlük Brugge turunu tercih ettik. 1 gün tüm Brugge’u gezmek için yeterli, tabi zamanlama ve rota da burada oldukça önemli oluyor.
Brugge’e direkt uçuş yok, öncelikle Brüksel’e gelmeniz gerekir. Belçika’daki raylı sistemler oldukça gelişmiş ve çok kolaylıkla günün her saati farklı şehirlere, hatta Hollanda gibi yakın ülkelere tren bulabilirsiniz. Brüksel’e indikten sonra, Brussel-Noord’a gelerek size en uygun saate göre tren ya da Brussel-Centraal’den otobüs bileti alabilirsiniz. Tren bileti alırsanız, günün herhangi bir saatinde kullanabilirsiniz, Belçika’nın böyle güzel bir yanı var, almış olduğunuz saatteki trene binmeyi zorunlu tutmuyor, ancak bütçe olarak biraz pahalı. Bu nedenle biz Flixbus otobüsleri tercih etmiştik. Seyahat yaklaşık 1 saat sürüyor ve kişi başı gidiş dönüş 5 Euro’ya bilet bulabiliyorsunuz.
Brugge’de kalıp diğer şehirlere seyahat etmek isterseniz, Brugge Tren İstasyonu’nun hemen yanında IBIS Hotel bulunuyor, burada konaklamanızı tavsiye ederim. Brugge’de toplu taşıma kullanmanıza da gerek yok, çünkü şehir çok küçük ve her yer birbirine çok yakın.
Brugge hakkında küçük bir tüyo, şehirde tüm lavabolar ücretli. Yemek yediğiniz restoranda dahi ücret ödemeniz gerekiyor ve 50 cent ile 2 euro arasında değişiklik gösteriyor. Bu nedenle girmeden önce izin isterseniz, bazı restoranlar ücretsiz kullandırabiliyor. Diğer bir tavsiye ise, gerçek Ruby çikolatasını mutlaka Belçika’da Brugge ya da Brüksel’de denemenizi tavsiye ederim. Çoğu çikolatacının kapısında ücretsiz tadım standları ya da hostesleri duruyor ve istediğiniz çikolatayı denemenize izin veriyorlar hatta direkt kapıda ikram ediyorlar. Bu nedenle Ruby başta olmak üzere Belçika çikolatalarını yemeden dönmeyin derim.
BRUGGE’DE GEZİLECEK YERLER
1. Minnewater (Lake of Love)
Otobüsten ya da trenden indiğinizde, ilk olarak Minnewater Park’ında gezebilirsiniz, çünkü Park, istasyondan çıktığınızda hemen yolun karşısında yer alıyor. Park’ın tam ortasında Lake of Love Nehri var ve gerçekten şehrin en huzurlu yeri burası diyebiliriz. Biz sabah çok erken bir saatte şehre vardığımız, için tüm mağazalar ve turistik yerler açılana kadar parka dolaşıp kahvaltı yapmıştık. Gölge yüzen ördekler ve kuğular da size yürüyüşünüz boyunca eşlik ediyor.
2. Begijnhof (Beguinage)
Park gezinizi bitirip sağa döndüğünüzde yol sizi Begijnhof’a çıkarıyor. Burası tamamen sessiz olunması gereken, hatta fısıltıyla bile konuşulmasının yasak olduğu bir yer. 17. yüzyıldan kalma hayatı yansıtan Beguinage, hala hatırasına sahip çıkıyor, bu nedenle kuralları uygulamaya devam ediyor. Şu anda müze olarak hizmet veren Begijnhof evlerinde yaşayan Brugge’lü kadınlar da bulunmakta.
3. Sint-Janshospitaal
12. yüzyılda inşa edilen hastane, bugün müze olarak işlev görmektedir. Ancak 12. yüzyıla ait hasta koğuşlar, sanat eserleri, arşivi ve tıbbı aletler ilginizi çekiyorsa mutlaka ziyaret etmenizi öneririm. Pazartesi hariç hastane her gün açık ve giriş ücreti 8 euro. Hastane tarihi dokusunu ve orijinal mimarisini hala koruyor. Bu nedenle hastaneyi gezerken, eskiden insanların nasıl şifa bulduğunu, nasıl tedavi edildiğini gözünüzde canlandırmak hiç zor olmayacaktır.
4. Church of Our Lady (Eglise Notre-Dame)
122 metre uzunluğundaki kulesi ile şehrin hemen hemen her yerinden görünen Church of Our Lady, şehirde mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden birisi. Giriş ücretsiz ve kilisede Michelangelo’nun yapımı için İtalya’yı terk ettiği meşhur Madonna ve Çocuk eseri de görebilirsiniz. Ancak müze kısmına geçiş yapmak isterseniz kişi başı 8 euro’luk bir giriş ücreti bulunmaktadır.
Kilisenin yapımı tam 2 yüzyıl sürmüş ve diğer eserler gibi Church of Our Lady de oldukça özenle korunmaktadır. Bu yapının ne kadar nefes kestiğini yakından gördüğünüzde daha da iyi anlayacaksınız.
5. Kanallar
Amsterdam her ne kadar kanalları ile meşhursa, Brugge’ü ziyaret ettiğinizde bu şehrin de Amsterdam’dan geri kalmadığını görüyorsunuz. Şehirdeki tüm turistik yerler bir elips şeklinde sıralanıyor ve bu kanallar da size rehberlik ediyor. Aynı zamanda kanalların kenarlarına inşa edilen tarihi ve gotik mimari evler de inanılmaz güzel bir manzarayı gözler önüne seriyor. Bu nedenle kahvenizi alıp kanalların kenarında yürüyüş yapmanızı ve oturup dinlenmenizi de şiddetle tavsiye ederim. Aynı zamanda 30 dakikalık Kanal Turları da mevcut, dilerseniz bunlara da katılabilirsiniz ve şehri bir tur rehberinden de dinleyebilirsiniz.
6. Groeninge Müzesi
Biz Groeninge Müzesi’ni ziyaret etmedik ancak flaman, 18 ve 19. yüzyıl sanat ve savaş eserlerini görmek isteyenler için tavsiye edebilirim. Müze pazartesi günleri kapalı, aslında Brugge’de müzelerin tamamı pazartesi günleri kapalı. Eğer müze gezmeyi seviyorsanız Brugge’e pazartesi günü gitmenizi pek tavsiye etmiyorum.
7. Koningin Astrid Park
Tıpkı Minnewater gibi, şehrin tam ortasında yeşilin korunduğu devasa bahçe Koningin Astrid Park. Burada paten ve kaykay kayan gençleri, piknik yapan çiftleri, yürüyüşe çıkan yaşlıları görebilirsiniz. Aynı zamanda parkın içinde çok güzel kamelyalar ve fontanlar da mevcut, gün ortası güzel bir yürüyüş yapmak ya da çimenlerde dinlenmek isterseniz, burada mola vermenizi öneririm.
8. Quay of the Rosary (Rozenhoedkaai)
Benim için Brugge şehrine anlamını veren yegane yer, Quay of the Rosary. Önü son derece kalabalık, herkes buraya fotoğraf çektirmek için geliyor. Hatta biz hafta içi gittiğimiz için ilkokul ve lise okul gezilerinin olduğunu da gördük. Bu yüzden insanlar burada çok oyalanmıyorlar, fotoğraf çekip gidiyorlar, herkes birbirine çok saygılı. Ancak gözlerinizi kapatıp şehri dinlemek isterseniz Quay of the Rosary benim için her zaman birinci sırada yer alacaktır. Duvarda otururken gözlerimin dolduğunu hatırlıyorum, çünkü inanın burada otururken tüm o kalabalığın seslerini bir an için duymayı bırakıyorsunuz. Quay of the Rosary’nin köşesinde, Brugge Die Scone isimli restoranda şehrin en iyi ızgara etini yiyip manzaranın keyfini çıkabilirsiniz. Çalışanlar çok kibar ve çok yardımcı, şehir hakkında bilgi almak isterseniz de kendilerine sorabilirsiniz. 🙂
https://www.instagram.com/ecemtaneri/
https://www.instagram.com/elminaecem/
Bir yorum
Bir Ping
Pingback:Gotik Mimari'ye Hayran Bırakan Şehir, Brugge | Yeni Fikirler