içinde ,

Küçük Bir Hayat

Yeni Fikirler
Yeni Fikirler
Küçük Bir Hayat
Loading
/

İlk başta devlerin gerçek olmadığını düşünürsünüz. Onlar, çocuk kitaplarına hapsedilmiş, saçma sapan mitlerden ibarettir. Sizse günbegün aynı rutini devam ettirerek, bu tür saçmalıkları ciddiye almazsınız. Meşguliyet —evet, o kutsal uğraş— zihninizi törpüler, gerçekleri unutturur, sorunlarınızı sis perdesiyle örter. Bu sistem öyle kusursuz çalışır ki, yüzde seksen ihtimalle sizi hayatta tutar. Hatta biraz şanslıysanız, sizi hayatın absürd kaosundan cımbızla çekip alır.

Ve ilerledikçe… bedeniniz buna alışır. Zihniniz bu düzene yatak olur. Eğlenirsiniz, sıradanlıktan keyif bile alırsınız. İş sizi şekillendirir; öyle ki bir noktadan sonra artık siz iş olursunuz. İşte tam da bu yüzden, burada yaptığımız şeyi yapmaya devam etmeliyiz. Büyük duvar çinisine—o kutsal ve gri anlatıya—hizmet ettiğimizi bilmek, içimizdeki minik titreşim antenlerini yatıştırır.

Ama sonra…

Bir sabah bir arkadaşınızın evi yıkılmış. Bir doğum gününüz geçmiş ve en çok istediğiniz şey, o artık olmayan arkadaşınızın elinden gelememiş. Birlikte onardığınız teller, artık sadece gürültüyle sarkan kablo parçaları. İşte o an düşünmeye başlarsınız: Ya fantastik edebiyat gerçekse?

Kraliçe’nin yüzünde donuk bir mimikle yaptığı “heyelan açıklaması” size samimi gelmez. Zihninizin derinliklerinde bir yer, onun feromonlarının yalan söylediğini fısıldar. Üzerine gitmek istersiniz. Araştırmak, dokunmak, hatta hissetmek… Ama bir bakmışsınız: gün bitmiş. Sadece çalışmışsınız. Yemek yemişsiniz. Uyumuşsunuz. İki yüz elli kez falan.

Bu hâlde hangi hobi? Hangi komplo teorisi?

Sonra o lanetli “Fahrenheit 104” yazıtları gelir aklınıza. Onları ilk okuduğunuzda saçmalık demiştiniz. Sonra tekrar okudunuz. Sonra tekrar. Her seferinde biraz daha az saçma geldi. Zaten bilirsiniz, en iyi yalanlar gerçek gibi kokar. Ve artık inkar ediyorsunuz: orada anlatılan şeylerin—düzenin, yalanların ve devlerin— gerçek olduğu düşüncesi, altı bacağınızı birden titretiyor.

Ve sonra… tam bu hislerin boğazınıza oturduğu bir anda, yeşil bir loliumun otuz altı katı boyunda bir dev, en uzun antenini üzerimize indirdi.

Hayatta kaldım. Bu rastlantının içinde bir karar doğdu.
Bu yaratıkları incelemek için yola çıkacağım.
Artık kuşkum kalmadı: Devler gerçekti.
Ve bizi avlıyorlardı.

Bu düzeni bozmak bana mı düşer? Hayır.
Ama beni öylesine öldürmelerine göz yummak zorunda da değilim, herhalde.

Ne düşünüyorsun?

Kim Olmam Gerektiğini Bilmiyorum, Kim Olduğumu da Unutuyorum

Tarihin Ele Vericisi: Edebiyat