Oscar ödülleri politik mi? Amerikan rüyasının propagandası mı? Yoksa bir grup akademi üyesinin öznelliklerinden mi ibaret? Bunlar yıllardır tartışılan konular, ülkemizde de kimi sinemacılar ödülleri ciddiye almazken, kimilerinin ise en büyük hayali Oscar’a uzanmak kazanamasa da kırmızı halıda yürüyebilmek. Her yıl milyonlarca insanı peşinden sürükleyen Amerikan yapımı filmlerin ödüllendirilmesi üzerine çok da kafa yormamak gerek. Ödül dağıtımlarında bazı yıllar adil davranılması da, kırmızı halıda yürüyenler bazen filmlerin önüne de geçse törenlerini takip etmekten ve hayal kurmaktan alamıyoruz kendimizi. İçten içe kıskanarak.
90. Oscar Ödül Töreni 4 Mart gecesi Hollywood’daki Kodak Tiyatro’da Komedyen Jimmy Kimmel’in sunumuyla dağıtılarak sahiplerini buldu. Yıl içinde patlak veren Amerikalı film yapımcısı Harvey Weinstein’in taciz skandalı ve sonrasında diğer ünlülerin de çeşitli taciz skandallarına adlarının karışmasıyla daha feminen bir hal aldı Oscar törenleri. Weinstein’in filmleri adaylık alamadı ve kimi oyuncular davete katılamadı.
Türkiye Sineması olarak en iyi yabancı film dalında 90 yıllık Oscar tarihi boyunca ödüle ulaşamasak da ucundan kıyısından heykelciğe yaklaştığımız anlar oldu. 2013 yılında Cannes’da en iyi film seçilerek Altın Palmiyeyi alan Nuri Bilge Ceylan’ın filmi Kış Uykusu ilk 9’a çok yaklaşsa da girmeyi başaramadı. Fakat geleceğe yönelik umutlarımızı diri tuttu. 2015 yılında ise Oscar tarihinde ilk kez Türk asıllı yönetmen Deniz Gamze Ergüven “Mustang” filmiyle ilk 5’e kaldı. Genç Türk oyuncularla Türkiye’de çekilen film Fransa’nın adayı olarak katıldı, fakat en iyi yabancı film İda filmine kaptırdı. Bu sene ise Duvara Karşı filmiyle gönülleri fetheden Auteur yönetmen Fatih Akın’ın Almaya adayı olan Aus Dem Nichts (Paramparça) filmi Altın Küre’yi kazandıktan sonra Oscar’a aday olması beklense de ilk 5’e girmeyi başaramadı. Oscar’ın önemli mi önemsiz mi olduğu tartışıla dursun, çok uzak olmayan bir zamanda ödülün Türkiye’ye geleceğine inanıyorum. Uluslar arası festivallerde ses getiren ve ödüller alan filmler ve genç yönetmenlerimiz bunun göstergesi.
90. Oscar ödüllerinde Guillermo Del Toro’nun The Shape Of Water (Suyun Sesi) filmi en iyi film ve en iyi yönetmen dalları dahil 4 dalda ödül kazanarak en çok konuşulan film oldu. Pan’ın Labirenti gibi masalsı bir atmosferde çektiği fantastik aşk hikayesinin (amfibik adam ile temizlikçi kadın arasında) Hollandalı öğrencilerin kısa filmden esinlenildiğine dair iddialar tartışılsa da akademi üyeleri iddiaları ciddiye almamış gözüküyor. Eleştirmenlerin ve izleyicilerin çoğu en iyi film olarak Martin McDonagh’ın Three Billboards Outside Ebbing Missouri filmini favori gösterse de The Shape of Water akademi üyelerini daha çok etkilemişe benziyor.
In Bruges ve Seven Pscyhopats filmleriyle kara mizahın üstadı olarak anılan Martin McDonagh’ın Three Billboard filmiyle eli boş kaldı. Fakat film en iyi kadın oyuncu (Frances McDormand) ve en iyi yardımcı erkek oyuncu (Sam Rockwell) ödüllerine ulaşmayı başardı. Kadın başkahramanı merkeze koyan ve Güney Amerika’da geçen film, oyuncularının etkileyici performansıyla birleşerek neo-western türü denilen yeni bir janr üretti.
Usta oyuncu Gary Oldman Winston Churcill’i canlandırığı Darkest Hour filmiydeki rolüyle en iyi erkek oyuncu Oscar’ının sahibi oldu. Bir nevi yıllardır hak ettiği ödüle geç de olsa sonunda kavuştu.
En iyi yardımcı kadın oyuncu ödülü ise I, Tonya filmindeki rolüyle Allison Janney’in oldu. Buz pateni dünyasında geçen ve gerçek bir hikayeden uyarlama film sezon içinde çok konuşulmuş, bazı eleştirmenler tarafından Margaret Robbie en iyi kadın oyuncu favorisi gösterilmişti.
Call Me By Your Name ( Beni Adınla Çağır) film yıl içinde çeşitli festivallerden onlarca ödül alsa da Oscar’dan 90 yaşındaki senaristi James İvory’a en iyi uyarlama senaryo ödülünü getirdi. Filmin şeftali sahnesi ve son sahnesi üzerine birçok sinema yazarı tarafından yapılan övgüleri okumanızı tavsiye ederim.
En iyi orijinal senaryo ödülü ise sürpriz bir şekilde, bir korku filmi olan Get Out (Kapan) filmine verildi. Ayrıca Jordan Peele bu ödülü kazanan ilk siyahi Amerikalı olarak tarihe geçti.
Christopher Nolan’ın son harikası Dunkirk izleyenleri nefret ve hayranlık duyguları arasında bırakmıştı. Nolan En iyi yönetmen dalında Oscar’ı alamasa da filmi en iyi Kurgu, en iyi ses miksajı ve en iyi ses kurgusu dallarında ödülün sahibi oldu.
Cyberpunk türünde Kült film Blade Runner’ın devam filmi Blade Runner 2049, yapımcısının deyimiyle dünyanın en pahalı arthouse filmi özelliği taşıyor. Gişe de yapımcısını zarara da uğratsa ilgilileri ve türü sevenleden tam not aldı. Ve Oscar’da da en iyi görüntü yönetmeni ve en iyi görselt efekt ödüllülerini de toplayarak türün hayranlarının görüşünü yanıltmamış oldu.
En iyi animasyon ödülü, kazanmasına kesin gözüyle bakılan Coco filmine verildi.
Filmleriyle Amerikalı eleştirmenlerin övgüleleriyle yere göğe sığdırımadığı Paul Thomas Anderson ve Oscar’lı aktör Daniel Day Lewis’in son ortaklığı Phantom Thread ise sadece en iyi kostüm dalında Oscar’ı kazanabildi.Usta oyuncunun oyunculuğu bırakmadan önce son filmi olarak Phantom Thread dikkat çekiyor. Daniel Day Lewis, Anderson’un There Will Be Blood filmindeki performansıyla daha önce en iyi erkek oyuncu dalında Oscar’ını kazanmıştı.
Son olarak bahsetmek istediğim, en iyi yabacı film dalında; The Square (Kare), Loweless (Sevgisiz), On Body and A Soul (Beden ve Ruh) gibi güçlü rakiplerin arasından sıyrılan Şilili yönetmen Sebastian Leilo’nun (Gloria ve Neruda filmleriyle adını duyuran) A Fantastic Women filmi ödüle layık görüldü.