içinde , , ,

Adana, Akdeniz’in Lezzet Diyarı

Akdeniz’in lezzet diyarı Adana. Malum, pandemi nedeniyle yurtdışı seyahatlerimiz kısıtlandı, yine de ben gezmeden duramam diyenler için Türkiye’deki ilk durağımız Adana. Aslında biz turistik bir geziden ziyade gastronomi turu için Adana’yı ziyaret ettik ve inanın, bu konuda gerçekten Adana sizi hiç pişman etmiyor. Pandemi nedeniyle zaman kısıtlaması zorluğu yaşasanız da bir hafta sonunu geçirmek için, aynı zamanda da her bütçeye uygun fiyatlarla doya doya gezmez için Adana biçilmiş kaftan. Biz gezimizi 3 günde tamamladık, ancak size hem gezip hem de yemek yiyebileceğiniz 2 günlük bir program hazırladım. Aşağıdaki yerlerin çoğu Adana ile özdeşleşmiş ve imza lezzetlerin bulunduğu yerler, bu nedenle benim tavsiyem, büyük porsiyonlar sipariş etmektense ortaya karışık tabaklar alıp her şeyin tadına bakmanızdır 🙂

1. Gün

Öncelikle şunu belirtmekte fayda var, sabah en erken uçakla gidip ertesi gün en geç uçakla döndüğünüzde 2 gün size fazlasıyla yetecektir. Adana Havalimanı şehrin tam merkezinde. Bizim orada aracımız vardı, size de mutlaka araç kiralamanızı öneririm, çünkü gerçekten görmenizi tavsiye ettiğim yerlerin birkaçı şehir merkezinden uzakta. Ancak araç kiralamak istemiyoruz derseniz de Adana’nın merkezi de aynı oranda keyifli.

Havalimanı’ndan çıkar çıkmaz hemen kahvaltıya Kazım Büfe’ye gidiyoruz. Adanalı ya da daha önce Adana’ya gitmiş kime sorsanız ilk durak olarak size Kazım Büfe’yi söyleyecektir. Havaalanına 10 dakika araç mesafesinde olan Kazım Büfe, muzlu süt ve tostlarıyla meşhur. Tadına bakınca neden olduğunu gerçekten anlıyorsunuz. Sabah 09.00’da Toros Caddesi’ne girdiğimizde ne kadar da tenha demeye kalmadan Kazım Büfe’nin önündeki hurhanca kalabalık bizi karşıladı. Hemen sıraya girip mutlu süt siparişimizi verdik. Sütün porsiyonu gerçekten çok büyük, yaklaşık 750 ml’i 12 TL’ye servis ediyorlar, bu nedenle tatlı içeceklerle çok aranız yoksa yarım porsiyon sipariş edebilirsiniz.

 

Tost ve muzlu sütle kahvaltımızı yaptıktan sonra Almanların inşa ettiği meşhur Varda Köprüsü’ne gidiyoruz. Şehir merkezinden araçla 1.15 saat uzaklıkta, ancak yolları o kadar düzgün ve keyifli ki, izlerken vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Adana’nın Karaisali ilçesinde bulunan Varda Köprüsü 172 metre uzunluğunda. Uzaktan bakıldığında gerçekten nefes kesen bir görüntüsü var. Köprü’nün nasıl bir azamete sahip olduğunu James Bond’un efsane filmlerinden birisi olan Skyfall’da da görebilirsiniz. Eğer bu manzarayı izlemek isterseniz Köprü’nün girişinde bir de çay bahçesi bulunuyor. https://goo.gl/maps/1jbnVKZzG1AWr2Ho8

Varda Köprüsü’nden sonra rotamızı Kapıkaya Kanyonu’na çeviriyoruz. Google Maps’ten baktığınızda ikisi yan yana görünse de Kanyon’un girişi ile Köprü arasında 10 km mesafe var, yani geri dönüp farklı bir yola girmeniz gerekmektedir. Kapıkaya Kanyon’u girişinden yaklaşık 1,5 km uzaklıkta olan asma köprüsü ile meşhur. Buraya kadar insanların yürümesinin tek nedeni gerçekten fotoğraf çekmek istemeleri 🙂 Benim tavsiyem sadece fotoğraf çekmek için değil, gerçekten tadına vararak bu kanyonu gezmenizdir, uygun spor ayakkabıları ile doğayla baş başa kalabileceğiniz, kendinizi dinleyebileceğiniz ve huzurun tadını çıkarabileceğiniz 1-2 saat bu geziye ayırmayı hak ediyor. Tarif için: https://goo.gl/maps/SmKazwqekDkq7ChC9

Kapıkaya Kanyonu gezisinden sonra şehir merkezine dönüp ve Ali Gönül Kebap’a uğrayabilirsiniz. Otele uğramadan ya da akşam yemeğine geçmeden önce Ali Gönül’ün çok meşhur kaşarlı mantarını iştah açıcı olarak tadabilirsiniz. Kebaplar çok cazip gelse de akşam daha da güzel lezzetler bizi beklediği için kendimizi tuttuk, size de bunu tavsiye ederim 🙂

Otele değinmişken, nerede kalabiliriz diye sorarsanız, biz Hilton’da kalmayı tercih ettik, ancak daha uygun bir çözüm arayanlar için Ziyapaşa Park Otel ve İbis Adana oldukça ideal. Her ikisi de şehrin merkezi olan Ziyapaşa Bulvarı’nda bulunuyor. Ziyapaşa Bulvarı, birçok markanın ve mağazanın bulunduğu sabah ayrı, akşam ayrı keyifli bir bulvar. Biz akşam yemeğinden sonra tatlı yemeye giderken bulvarı keşfetme şansı bulduk. Ancak sabah da Atatürk Parkı’nda yürüyüş yapabilirsiniz.

Akşam yemeği için tercihimiz Cacık Restoran oldu. Buraya özellikle dikkat etmenizi öneririm! Çünkü 10 yıllık bir işletme olan Cacık için hem yer rezervasyonu hem de tadına doyamayacağınız Yağlı Kara’nın rezervasyonunu yaptırmanız gerekiyor. Yağlı Kara’nın ne olduğunu burada anlatmayacağım, ancak sırf onu yemek için bile Adana’ya gidilir! Aynı zamanda Cacık’a özel cacık ve acılı peynir ezmesini de size tavsiye ederim. Eğer alkol tüketiyorsanız, dışarıdan istediğiniz markanın istediğiniz içkisini telefonla istetebiliyorsunuz. Cacık buna müsaade ediyor ve daha ekonomik oluyor. Aynı zamanda size ücretsiz olarak da servisini yapıyor.

Malum saat 19.00’da restoranlar kapandığı için, zamanınızı değerlendirmek için 3 dakika yürüme mesafesinde olan Ziyapaşa Bulvarı’na çıkıp La Creme’e doğru ilerleyebilirsiniz. La Creme taptaze ekler ve Hindistancevizli profiterolüyle meşhur. Ben profiterolü çikolatasız yemem diyenler önyargılı olmasın ve mutlaka denesin derim! La Creme’in Adana’da 2 şubesi var, Şinasi Efendi’de bulunan şubesi pazar günleri kapalı, bu nedenle eğer tatlıyı pazara bırakmak isterseniz Türkmenbaşı’ndaki şubesine uğramanız gerekecektir.

2. Gün

Güne Adana’nın meşhur ciğer kahvaltısıyla başlamak için Kazancılar Çarşısı’ndaki Ciğerci Memet Usta’ya saat 09.00’da yola koyuluyoruz. Adana’da sabah kahvaltısında rakı ve ciğer / kebap yemek oldukça popüler. Ama ben alkol almam diyorsanız burada 2 seçeneğiz var, çünkü pandemi nedeniyle Ciğerci Memet alkol servisi yapmıyor. Tam bir arka sokağında ise çalgılı çengili, rakılı mezeli sabah kahvaltısı yapabilirsiniz. Burada da yine kendi içkinizi kendiniz getirebiliyorsunuz, getirmeseniz bile köşe başında karşılıklı 2 tekel var. Buradaki ciğerciler sadece sabah kahvaltısı için açık, bu nedenle öğleden sonraya çok kalmamanız gerekir.

Ciğerci Memet’te kalmayı tercih ederseniz, ciğer, kuşbaşı ve Adana sipariş vermenizi öneririm. Meze söylemenize gerek yok, zaten her masaya ücretsiz olarak getiriyorlar. Sabah sabah da çekilmez demezseniz yanında bir de Adana’nın meşhur acılı şalgamını için derim.

Kahvaltıdan sonra yönünüzü sağa çevirip Saat Kulesi’ni geçerek Merkez Parkı’na ve Seyhan Nehri’nin kıyısına varabilirsiniz. Özellikle Taş Köprü ve Merkez Cami’yi birlikte görebileceğiniz manzarası Adana’nın neden bu kadar sevildiğini bir kez daha kanıtlıyor. Merkez Parkı’nda deniz bisikletleri ve yunuslar var, yarım saati 20 TL’ye kiralayabiliyorsunuz, Köprü’yü bir de sudan görmek istiyorum derseniz, iyi bir tercih olabilir.

Yemekten yeni kalktınız, biliyorum ama malum Adana sıcağı, biraz nefes alma ihtiyacı hissederseniz Taş Köprü manzaralı Hilton Oteli’nin bahçesinde kahve ya da soğuk içecek içebilirsiniz. Biz otel müşterisiydik, ancak dışarıdan da kahvaltı yapmak ya da bahçede oturup bir şeyler içip dinlenmek için gelen müşteriler olduğunu gördük. Hilton’a direkt olarak Taş Köprü’den geçerek ulaşabilirsiniz.

Kahvaltıda ciğer hiç benlik değil, bize geleneksel serpme kahvaltı gerek derseniz de bunun için size Tahta Masa’yı şiddetle tavsiye ederim. Biz öğle yemeği için gittiğimizde bile öğlen vaktinde hala yeni kahvaltıya gelenler vardı ve ücretleri de sunduğu manzaraya göre gayet makul. Bir kişilik kahvaltısı 35 TL, bu nedenle bu da değerlendirebileceğiniz seçeneklerden birisi olarak kalsın. Ancak buraya ulaşım Kazancılar Çarşı’sından araç ile 20 dakika sürüyor. Yani araba kiralamak için size bir neden daha sunuyorum 😊

Tahta Masa’dan yürüme 5-6 dakika mesafede Yelken Kulüp var, balık yemek isterseniz gerçekten yerinde yerin ve Seyhan Nehri’nin kıyısına kurulmuş Yelken Kulüp’te yerin derim ama Adana’ya gelmişken Adana’dan devam edelim. Yok gerçekten bıktık ya da evet devam diyenler için 2 seçeneğimiz bulunuyor. Devam diyenler için İştah Kebap’ta Jet Kebabı mutlaka tavsiye ederim. Burayı Adanalı olmadığı halde sürekli giden gurme bir arkadaşım ısrarla tavsiye etmişti, nedenin gittiğimizde anladık. Sizi nasıl bir şey bekliyor önden bir görmek isterseniz link bırakıyorum. https://www.istahkebap.com/jet-kebap.html

Yeter diyenler içinse Toros Caddesi’nde İsimsiz bir cafe mevcut. Cafe’nin gerçekten ismi yok ve herkes yeri o kadar İsimsiz olarak anmış ki, gerçekten adı İsimsiz olmuş. Tabelası da bulunmuyor, yani buraya sadece bilen gidiyor. İsimsiz’de sadece tek çeşit yemek var, tavuk-roll. Dünya tatlısı bir aile tarafından işletiliyor ve 1 porsiyonu hazırlamak için yaklaşık 30 dakika vakit harcıyorlar. Yani lavaşından tavuğuna hiçbir şey dondurulmuş ya da hazır değil, her şey sipariş üzerine hazırlanıyor. Buraya uğrayıp ya da arayıp önden sipariş verebilirsiniz. Bir porsiyonda 4 adet roll bulunuyor, ancak siz istediğiniz kadar arttırabiliyorsunuz, 1 porsiyonu 30 TL, her ilave 2 roll 5 TL olarak katlanıyor. Merak edip denemek isteyenler için adres linki: https://goo.gl/maps/zUhKCkST75jALySW6

 

Afiyet olsun 😊

https://www.instagram.com/ecemtaneri/

Ne düşünüyorsun?

Mentor ve Koç

Pablo Neruda ile Nefes Almak