
“Karşımızdaki kişinin duygularını anlayabilmek ve ona bu duyguları anladığımızı hissettirebilmek.” Kulağa oldukça basit geliyor ama bir çok insan anlaşılmak istenen birisiyle karşılaştığında karşısındaki kişinin duygularını yansıtırken zorlanıyor. Hatta çoğu zaman farkında olmadan karşı tarafın duygularını bastırmasına veya yok saymasına neden olabiliyor. Özellikle üzüntü, öfke ya da korku gibi zorlayıcı duygular karşısında “Vah yavrum, ağlama” veya “Üzülmene gerek yok” gibi cümleler sarf edilebiliyor. Oysa bu tür ifadeler, kişiye “Sen hissedilmemesi gereken duyguları hissediyorsun, hissetmek kötüdür” mesajı verir. Bilinmelidir ki tüm duygular normaldir ve herkes tarafından hissedilir. Önemli olan, bu duyguların sağlıklı bir şekilde ifade edilmesini sağlamaktır. İşte tam da bu noktada, duygu yansıtma becerisi devreye girer.
Duygu yansıtma, karşımızdaki kişinin hislerini olduğu gibi kabul edip ona anlaşıldığını hissettirmek anlamına gelir. Bunu yapabilmek için öncelikle empati kurmak gerekir. Empati, karşımızdaki kişinin yerine kendimizi koymak değil, onun duygularını anlamaya çalışmaktır. Eğer kişi üzüntüsünü dile getiriyorsa, ona “Üzme kendini, moralini bozma” demek yerine, “Şu an üzgün olduğunu görüyorum, seni üzen şeyin ne olduğunu anlatmak ister misin?” gibi bir cümle kurmak, ona duygusunun kabul gördüğünü hissettirecektir.
Duyguları yansıtmanın en etkili yolu, karşımızdaki kişinin hissettiği duyguya isim koyarak bunu ona geri iletmektir. Örneğin, bir çocuk oyuncağını kaybettiğinde ağlıyorsa “Oyuncağını kaybettiğin için üzgünsün, bu durum gerçekten canını sıkmış” demek, çocuğun duygusunun normal olduğunu anlamasına yardımcı olur. Aynı şekilde bir yetişkin, iş yerinde yaşadığı bir haksızlıktan bahsediyorsa “Bu durum seni gerçekten öfkelendirmiş gibi görünüyor, seni anlıyorum” diyerek duygu yansıtılabilir.
Bazen insanlar, duygularının görülmesi ve kabul edilmesiyle bile rahatlayabilirler. Çünkü anlaşılmak sakinleştirir. Eğer duygu yansıtılmaz ve sürekli olarak “Bunda üzülecek bir şey yok” gibi ifadeler kullanılırsa, kişi duygularını bastırmaya başlayabilir. Bu da ilerleyen zamanlarda psikolojik sorunlara ve iletişim kopukluklarına yol açabilir.
Herkes zaman zaman öfke, sevinç, üzüntü, korku gibi bir çok duygu hissedebilir. Önemli olan, bu duyguların bastırılması değil, sağlıklı bir şekilde ifade edilmesine yardımcı olmaktır. Duygu, kişinin kendisine veya başkasına zarar vermiyorsa, o duygunun yaşanması ve ifade edilmesi son derece doğaldır. Eğer duygu kişinin benliğine veya çevresine zarar verici bir hal aldıysa, kişinin günlük yaşamına ciddi düzeyde etkilemeye başladıysa kişi psikolojik destek almalıdır.
Yazar: Psk. Dan. Merve Demirtaş