Herkesin üzerinde derin bir sessizlik hissettiği zamanlar olur. Başta bir dinginlik verir insana, fakat sonra rahatsızlanmaya başlarız. Sesimizi çıkarmak isteriz. Birine duyurmak istediğin anlamsız çığlıklar olur. Sonra gereksiz çabanı fark edersin.
İşte bundan kurtulmanın en kolay yoludur paylaşmak. Yaşadığımız dönem mi yoksa işimize geldiğinden mi bilinmez ama, paylaşmayı eziyet gibi görüyoruz. Bencillik hayatımıza kopmaz bağlarla girmiş. Herkes bir dala tutunma çabasında. Düşüp bir yerimiz kırılana kadar tutunduğumuz dalın, ağırlığımızı kaldıramayacağını anlamıyoruz. Bu nedenle dala bu denli yüklenmek yerine, ağırlığın bir kısmını taşa, bir kısmını toprağa, bir kısmını başka dala verirsen işte o zaman hafiflediğini hissedersin ve düşme riskini azaltırsın. Yani paylaşmak bir nevi seni de kurtarır. Elmanın kabuğunu çöpe atmak yerine kaynatıp çayını ikram etmek çok özel bir hizmettir mesela. Senin için bir çöp olan bu kabuk, başkası için seni özel yapacaktır. Bir kutuyu aksesuar yapmak ya da bir çiçekle paylaşmak onu değerli yapacaktır. İnsanlarla sıcak bakışlarını paylaş mesela, ya da gülümsemeni paylaş. Sende bir şey eksiltmediği gibi çevrene değer katacaktır. Sadece bunu yaparak bile kendine ve başkalarına ne çok şey kattığını biliyor musun? Ne kadar iyi hissedebileceğini düşünmen bile sana haz verecektir. Bu kadar güzel duygular bizi iyileştirirken hala neden tek dal üzerinde çırpınıyorsun? Hem de paylaşmanın azaltmadığını bildiğin halde…
Bize en zor gelen şey sanırım sevgiyi paylaşmak. “Çok mu kıymetli sevgimiz var” diyeceğim ve siz doğal olarak evet diyeceksiniz. Tabi ki kıymetli. Herkes gibi değerli bir sevgiye sahibiz. Bazı insanlar o kadar özel ki kendini yoksun bırakacak kadar mütevazi bir sevgi ile yaşar. Kafamız karışmasın. Verici olmayı sevmektendir yoksun kalmak. Mesela sevdiklerini daima gülerken görmek isteriler ve hayatı güzel yaşamalarını dilerler. Kendisi için bile olsa onların zora girdiklerini görmek istemez. Hoşlanabileceği şeyleri hediye olarak alıp vermek ve güzel bir yer gördüklerinde onlarında yanında bulunmasını isterler. İşte böyle bir sevgi paylaşılmış-çıkarsız sevgidir.
“Sevgi dediğin sadece seni sevenleri mi sevmek
Kaç vakit ayırabildin sevmeye
Sadece severek kaç vakit dayanabildin” A.Ayas
Aşkı da böyle yaşamalı insan. Paylaşırken çıkarların aranıza girmesine ve sevginin silinmesine izin vermeyin. Senin gibi hissetsin ya da karşılık versin diye beklemeyin. Doyasıya sevin sadece. Böyle yapabilmeyi başarınca mutluluk verdiği gibi her şeyin birden yeşillendiğini göreceksin. Yanında olsa dahi, sezdirme sakın onu merak ettiğini. Haberini hep al fakat duyurmadan. Bir şekilde çevresine ulaş ve ondan bahsedecek kişilerle doldurur sohbetini. Böylelikle o istemese de hayatının iki kelimesinde olacaksın. Ona illa dokunmak için uğraşma. Ona bardağı, çatalı, çakmağı, kalemiyle dokun; ceketiyle sarıl; yanından geçişiyle kokla. Her şeye bir anda sahip olduğunu hissedeceksin ve o bilmediği için bunalmayacak, sıkılmayacak sevginden. Bir de aynı şeyleri bekleme. Aşk belki de emeğin kendisidir. Emek de çok yücedir. Bu yüzden yıllar sevgini azaltmadığı gibi her gün yeni bir şey katacaktır sevgine.
Yani sözün kısası aşkı, derdi, sevgiyi çıkarsız paylaşırsak hayat çok daha güzel oluyor. Bu yüzden şairler uzun yıllar aynı duygu ile seviyor ve kalemi aynı kalitede oluyor. Bu nedenle şarkı sözleri daha bir güçlü daha bir dokunaklı oluyor. Bu yüzden daha iyi bir arkadaş, anne, kardeş olabiliyoruz.
Şimdi otur ve içindeki sessizliği çok gürültü yaratacak bir sevgi ile boz. Hayatla, yakıp kavuracak bir gülümseme paylaş ki, azaltsın çevrendeki acıları. Önemseyen bir bakış ile yeniden başla ve kucak aç yaşama…
Eda SiSMaN AlaÇatI 06.07.2019