Silhouette of woman praying over beautiful sunrise background
içinde ,

LoveLove CuteCute

Topraktan Öteye, Rüzgâra Doğru Koşu

Yoruldu, sadece düşünmekten. Yapay dünyanın hazinelerini keşfe çıkan küçük bir kız çocuğu çiçeklerin büyüsüne kapıldı. Her koku ona biraz daha umut verdi, her doğan güne biraz daha heyecanlandı. Toprağın büyüsünü bedenine taşıdı. Ağacın köklerinde olduğu gibi ayaklarında nefesi hissetti. Elleri gökyüzü ile buluştuğunda bulutlara erişti. Rüzgârı dinlerken, kuru otlardan geçişini, kuşlara yol göstermesini ve son olarak zamanı değiştirmesini izledi. Öyle ki zaman değişimi kucaklıyordu; eşyaların yeri değişiyor, renkler soluyor ya da matlaşıyordu, insanlar büyüyor ölümün anlamı daha da karmaşaya boğuluyordu. Zaman maddi gerçekliği bırakarak duygularla da oynuyordu. Nefret, sevinç, mutluluk, heyecan gibi önceden anlatılmayan, tanımı olmayan yani arada kalan duyguları hayatın akışında öğretiyordu. Ve daha da ileri gidiyor, kalıplaşan her yargının insan tarafından bir boşlukta üretildiğini gösteriyordu. Hırs ve kişisel çıkar uğruna baskı altında kalanları ve onlara yakıştırılan anlamların vahşetini açığa çıkarıyordu. İnsanın kim olduğunu unutturmaya çalışanın aslında kendini unuttuğunu, hatırlatıyordu.

O ise bunları sadece düşünüyordu. Topraktan bedenine işleyen hafif soğuk bir esinti ile savrulurken, gözlerini nefesi ile açıyordu. Bir yolun başlangıcıydı bu, bir sondan doğan başlangıç. Döngüyü biliyordu. Her son yeni bir kapı açar, bu kapının açıldığını anlamak ise kişinin kendisine bağlıdır. Farkında olmalısın ki evren senin için hazırladıklarını sunabilsin. Düşünüyordu. İnanmak, neye ya da kime nasıl mümkün olabilirdi? Dogmatik düzenlere ve görüşlere inanmayı çok önce bırakmıştı, peki geriye bu kavram ile eşleşen ne kalmıştı? İnsanı var eden, yaşamaya zorlayan ya da pes ettiren şey neydi? Her zaman bir şüphe ile mi yaşanmalıydı?

Bir şiir geldi aklına. İsmi “Öteki Bana[1]

az evvel, tam da buradan

senin yanından

bir kuş geçti

beni, benden bir masala

olmayanı anlatmaya götürdü

beklenmeyen bir çağrıdan

korkunun ecelinden

az evvel, tam da buradan

düşmemek için bir tutam nefes

düşlemek için, sen

arkada kalan, unutulan veya yaşanmayan

az evvel, tam da buradan

bir kadın geçti

senin yanından

Anlaması gereken çok şey vardı ama önce kendini hatırlamalıydı. Doğayı tekrar tanımalıydı. Unuttuğu her şeyi, daha doğrusu unutmaya zorlandığı her şeyi hatırlamalıydı. Durdu ve biraz düşündü. Kendinden sonra hatırlaması gereken biri olduğunu biliyordu. Bu kişi geçmişine aitti. Belki bulması en zor, en tuhaf olanı arayacaktı ama bulduğunda tamamlanacaktı. O anda güneşi hissetmeye başladı. Bu onu düşüncelere yönlendirmeye yetti. Sıcak bir yaz akşamında güneş doğsaydı eğer ne olurdu? Gördüğümüz, duyduğumuz ve öğrendiğimiz her şey birbirine karışsaydı ne olurdu? Gün ay doğmasıyla başlarken yıldızlar parlasaydı ve biz o zamana göre yaşasaydık. İnsanlar din, dil, ırk, yaş, renk, toplumsal cinsiyet ayrımına maruz kalmasaydı ve birliktelik sağlanabilseydi, daha mutlu olur muyduk?

İnsan dedi kendi kendine. Önce yemeğini aradı, sonra sığınacak yuvasını, bunları bulunca mülk kavgası başladı. Ona ait olana dokunan düşman olarak adlandırıldı. Bahçesindeki elma ağacına tırmanan olursa kendini savunması gerekecekti, çünkü o ağaç ona aitti. Ağacın toprakta kök saldığını unuttu. Olur da biri ona, kalbine dokunursa, onu hırsızlıkla suçlayacaktı. Kalbi ona aitti.  Düşlemek bile para ile satın alınırken sevgi öyle kolay olmamalıydı. Suçlamak en basit yoldu. Nefes aldı, deniz gökyüzü ile buluştu.  Yola çıkması, kaybettiğini araması ve önemlisi devam edebilmek için ayakta durmayı hatırlaması gerekiyordu.

Derinlerde bir yerde, kimsenin görmesini istemediği o küçük gizemde sakladığını hayata döndürme vakti gelmişti. Rüzgâra doğru ilerledi, pusulası yoktu ya da ona yol gösterecek bir arkadaşı. Fısıltıların akışına kendini bıraktı. Bugün yola çıkmak, denize açılmak ve uçmak için en uygun zamandı.[2]

[1] Şiir: Meri Merve Miettinen / 22.12.2020

[2] Öneri Kitap: Işığın Savaşçısının Elkitabı / Paulo Coelho

Öneri Şarkı:  Falling Free / Eivor

Ne düşünüyorsun?

Yazar Meri Merve Miettinen

Ted Ankara Koleji'nden mezun olduktan sonra Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünde eğitimimi tamamladım. Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde yüksek lisans eğitimime devam etmekteyim. Uzun yıllar şiir yazdıktan sonra 2017 yılında 'Kaldırımlar Manolya' adlı şiir kitabımı yayınladım. Yaşamak için yazmak gerekir. Düşündükçe merak eder araştırırsın ve bu döngü devam eder. Burada sizlerle buluşmak bu döngünün en anlamlı parçası. Yazalım, paylaşalım ve okuyalım!

Kuzey’in Gotik Mirası, Brugge

Gotik Mimari’ye Hayran Bırakan Şehir, Brugge