içinde , ,

Hislerin Yönetimi ile İletişim

   Olduğun gibi davranmak mı yoksa olanlara göre davranmak mı? Hangisi doğru? Hangisi hayatımızı güzelleştirir dersiniz? Sanırım ikisi de can sıkıcı olacaktır.

   Kendimiz gibi olmanın avantajları da var dezavantajları da. Kendimiz olmak, karşı tarafın sizi net olarak tanımasına imkân vermiş olmamızdır. Bu bir avantaj mı dezavantaj mı orası tartışılır. Birinin sizi net olarak tanıması, tüm zaaflarınızı da (neye çabuk sinirlenir, neden hoşlanır, neye üzülür vs) biliyor olması anlamına da gelecektir. Rakipleriniz bunu kullanmakta çok zorlanmayacaktır. Sizi incitmek isteyen birisi rahatlıkla bunu uygulayabilecektir. Sevdiklerimize karşı ise kendimiz olursak işte bu bize avantaj sağlayacaktır. En azından seni temkin edebilecek, hoş görecek, seni anlayabilecektir. Tabi bu kendimiz olalım ya da olmaktan vazgeçelim anlamına gelmiyor.  Sadece kendimizi kullanmayı iyi bilmemiz gerekiyor. Bu nedenle öncelikle kendimizi tanımamız gerekecektir. Eğer sizi incitecek, kıracak, sevindirecek, heyecanlandıracak şeyleri bilirsek, ne istediğimizi de biliriz. Kime kendini nasıl ifade edeceğini de bilirsin. Hayatına şekil vermeyi, istediğin zaman yön değiştirmeyi de bilirsin. Olumsuzluklar karşısında nasıl toparlanacağını, neşeli ortamların keyfini nasıl çıkarabileceğini, tanıştığın bir insandan neler alabileceğini bilirsin. Yani hayatı şekillendirip kendine çevirebilirsin. O zaman zor olan bir şey kalmayacaktır.

   Nietzsche “beni öldürmeyen acı güçlendirir” derken belki fiziki acıyı, belki de ruhsal acıyı kastederek söylemiştir, fakat hiçbir ruhsal acı insanı öldürmüyor. Aslında acının sana yaptırmak istemediği şeylere yenik düşüyorsun. Gülmüyorsun, gitmek istediğin yerlerden vazgeçiyorsun, sevdiğin insanları çekemiyorsun, en sevdiğin yemeği canın çekmiyor vs vs. Bir duygu seni ele geçirmiş yönetiyor. Bu ‘çok büyük’ diye adlandırdığımız sevgi-aşkta da geçerli. Düşünsenize hangimiz bu durumdayken istediği hayatı yaşayabiliyor. Mutluluk veren bir his seni ele geçiriyor ve düşüncemize kadar sızıyor. Haz duygusu fazla olduğu için çok uzun süre vazgeçemiyorsun. İstediğin hayatı yaşamıyor olsan bile sevgi duygusu seni mutlu ediyor. Acıdan haz alan insanlar için de aynısı geçerlidir. Tabi acısını kullanıp avantaja çevirmek de ekstra bir haz katacaktır. Toplumda acılarımız bizi 1-0 öne geçirdiği durumlar olur. Taktir edilecek tek yanı ise, o acıdan zararsız sıyrılmış olmasıdır. Devam ettirilen acı, ruhen ölmüş olduğunu kabul ettiğin acıdır.


    Çok zor şeylerden bahsetmiş olabiliriz. Evet hislerimizi yönetmek hiç de kolay olmayacaktır. Çünkü içinizde sürekli isyan eden, sizi kabul eden ya da etmeyen, boş vermiş ya da mutsuzluk veren hislerle dolu olacaktır. Hepsini yönetebileceğinizi mi sanıyorsunuz? İyi bir dinleyen ve yöneticiyseniz o zaman kendinizi ele geçirmiş olabilirsiniz. İşte o zaman tüm hisleriniz karşısında nasıl bir tutum sergileyeceğini bilir ve bunların hepsini avantaja çevirebilirsiniz.

İnsanlarla iletişim de böyle bir şey. Onları sizi üzmeyecek şekilde yönetebilirsiniz. Her tanıştığın insana bir his adı koy. Mutlu, hüzün, belirsiz, güçlü, zayıf, kızgın vs… Ve kendini nasıl yönetiyorsan ona da öyle davran. Yani nasıl ki kendini yönetirken kendini incitmemeye özen gösteriyorsan, aynısını karşındakine de uygula. Sana kızgınlık veren hislerini daha güzel olan bir his ile karşılık verip alt edebiliyorsan, aynı şeyi karşına çıkan insana da yap. Göreceksiniz ki sorunlar sizin yönetiminizde azalacaktır. Yani yine sizin başarınız olacaktır. Bu nedenle hislerinizi yönetime alın.

Bunları ben yapabiliyor muyum? Sanırım hala iyi bir yönetici değilim, fakat iyi bir adayım.

Eda SiSMaN İzmiR 20.05.2019

Ne düşünüyorsun?

Bir yanıt yazın

İşe Alım 4.0

STEM Nedir? STEM Eğitim Neden Önemlidir?